25.2.07

Odamı Kaybettim, Hükümsüzdür

The Lost Room, Sci-fi kanalının 3 bölümlük dizisi. Her bölüm yaklaşık 1 buçuk saat sürüyor.

Dizi, kızını kurtarmaya çalışan polis klişesine fantastik öğeler ve hoş karakterler eklemeyi başarmış, dolayısıyla ileriye dönük merakla kendini izletiyor. İcon- adventure seven kişileri baştan çıkaran objeler de diziye kolay bağlanmaya katkı sağlıyor.
Bir elinde törpü bir elinde ayna, sen daha önce hemşire değil miydin abla?

Alacakaranlık kuşağını rahmetle ananlara ve Lost'tan bunalıp biten hikayelere hasret kalmış bünyelere ilaç gibi...

http://www.scifi.com/lostroom/
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=the+lost+room

Irkçılık yapanı Allah çarpar

Crash, çok şükür milletçe çok yabancı(!) olduğumuz ırkçılık kavramına amerikan tarzı bir yaklaşım.

Film çok sevdiğim, birbiri ile tesadüfle bağlı karakterleri rekürsif bir kurgu ile veren tarzda hazırlanmış. Karakterler iyi kotarılmış, senaryo da gayet güzel.

Herşey bir yana film göçmen ve azınlık konularına göre konumlanışı itibari ile mutluluk verici. Monster's ball kadar teğet geçmiyor, çapı gören çevre açıdan bakıyor.

Filmi oldukça geç izledim. Etkilenmedim dersem yalan olur. İşin güzel tarafı bu film bu ayın Film dergisinin hediyesi, dergi ile birlikte toplamda 7.5 Tl. Dolayısıyla ucuz dvd raflarından da edinilebilir.

22.2.07

Saklanan Jaguar, Pırtlayan Aslan

Apocalypto, Mel Gibson'un orjinal dilli zulüm serisinin son üyesi.
Filmde kendi halinde zevzeklikler yaparak geçinen maya genci Jaguar Paw'ın yaşamından bir kesit izliyoruz.

Gibson'un kör göze parmak dehşetengiz çekimleri ile rahatsız oluyor, filmin tümüne hakim deus ex machina ile öeh diyoruz.

Filmde cennetten inip ana karakteri kurtaran tanrı imajı o kadar ön planda ki, film tırmanışının başında izleyiciyi kendinden soğutuyor. Yazılı mecrada çok göze batmayan bu konseptin görsel medyaya aktarımında yumuşatılmasının gerektiğini düşünüyorum ki bunun güzel bir örneğini Troy'da görmüştük. Zira destanda Paris savaştan Tanrı tarafından gönderilen bir mucize ile kurtulur. Filmde ise Paris'i Menelaus'un elinden Hector'un aldığını görürüz. Bu örnekte ise Mel Gibson, senaryosunun yazımına da dahil olduğu bu filmde tanrının elini sık sık gösteriyor.

Paw tam kurban edilecekken güneşin tutulması, mağaradaki aileye gökten düşen maymun, kumsalda sıkışan Paw'a hızır gibi yetişen ispanyol dumuru gibi abukluklar güzel olabilecek bir filmi vasat seviyesine indirgiyor, bizi üzüyor.

Sevgili mel, aptal değiliz, jaguarın adamı yediğini yüzünün kedi tarafından parçalandığını görmeden de anlarız biz, ayıp değil mi bu kadar kolay film.